Türkiye Ormancılık Kooperatifleri Merkez Birliği 17. Genel Kurulunu 18 Temmuz 2014 tarihinde Ankara’da Swiss Otel’de gerçekleştirdi.
Genel Kurul’a ORKOOP Merkez Birliğine bağlı Bölge Birlikleri ve birim kooperatiflerden delegeler, Yönetim Kurulu Üyeleri ve temsilcileri, sivil toplum örgütlerinin temsilcileri, siyasi parti temsilcileri ve basın mensupları katıldı. Genel Kurul’da ORKOOP’un kuruluşundan bugüne geçirdiği zor günleri de kapsayan ve büyüme sürecinde gerçekleştirilen çalışmaları anlatan bir kısa film gösterimi yapıldı.
Genel Başkanımız Cafer Yüksel, ORKOOP’un kurulduğu günden beri geldiği düzeyi anlatan kısa film gösterisinden sonra yaptığı duygu dolu konuşmada, “Birçoğunuzun yakinen içinde bulunduğu, beraber olduğumuz bu süreçlerde, direncimde, kararlılığımda en ufak bir zafiyetim olmadı. Bu günlere nasıl geldiğimizi birçoğumuz biliyor. En zor günlerimizde ağlamadım, güçlüklerin karşısında boyun eğmedim. Bugün yaptığımız işlerin karşısında duygulanıyorum. Yaşadığımız tüm sorunların üstesinden bugüne kadar geldik, bugünde, gelecekte de bütün zorlukları yenecek güçte olacağımıza inanıyorum.” diye konuştu.
Tarım Orman-İş Sendikası Başkanı Şükrü Durmuş, Genel Kurul’da yaptığı konuşmada “adına yenidünya düzeni denen, aslında; sermayenin küreselleşmesi, dünyayı sermayenin kendi çıkarlarına uygun yapılaştıran bir olgudur. Neoliberalizm, özünde vahşi kapitalizmin tam da kendisi olup, dünyayı kendi çıkarları adına şekillendirme projesi adı altında, dünya emek örgütlerine ve emekçilerine yeni yıkım politikaları uyguluyor. Bu politikalar ne yazık ki Avrupa’ya baktığımızda bizde daha acımasız ve can yakıcı şekilde yansıyor. Özellikle son 12 yıldır ülkemizi yöneten siyasal iktidar, ‘kraldan daha çok kralcı’ mantığıyla, çalışma yaşamına yönelik düzenlemeleri emekçilerin, çalışanların aleyhine, sermayenin lehine düzenliyor. Bunu yaparken de çalışma yaşamını güvencesiz hale getiren, emeği yok sayan ve taşeron sistemini bu alanda yaygınlaştıran politikalarını acımasızca yürütüyor. Bu politikalardan en çok nasibini alan ormancılık sektörüdür. Dünyada iş güvenliği yasa tasarılarına paralel olarak, ülkemizde İş Güvenliği ve İş Sağlığı Yasası’nın kapsamı ne yazık ki, orman köylülerini kapsam dışında bırakmıştır. Yıllardır bu alanda güvencesizliği hep birlikte yaşıyoruz.” dedi.
Kırsal Çevre ve Ormancılık Sorunları Araştırma Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Ahmet Demirtaş, yaptığı konuşmada, Sayıları 20 binin üzerinde orman köylerinin, orman içi ve bitişiğinde yaşayan yurttaşlarımızın yaşadığı sıkıntı ve sorunlarının çok önemli olduğunu, bu sorunların kökenine inmek gerektiğini vurguladı. Yapılan bütün hukuksal düzenlemeler, yönetmelikler tümüyle ormancılık sektöründe çalışan orman emekçilerinin yoksullaştırılması, işsizleştirilmesi sürecini doğurdu. 18 Nisan’da yapılan iki yönetmelik değişikliğiyle, ormanlarımızın önemli bir bölümü uluslararası konsorsiyumun, ‘yap, işlet, devret’ modeliyle ormanlarda yapacağı karayolu, demiryolu gibi işlerini ücretsiz hale getirdi.
Demirtaş, “Görüyorsunuz ki, ormanlarımız sadece sermayenin ve sadece ormanlardan para kazanmak üzere örgütlenmiş sermayenin daha fazla para kazanmasını öngören bir yaklaşımla hukuksal düzenlemeler yapılıyor. Anayasa’nın 169 ve 197. maddesine, 6831 Sayılı Orman Yasası’na karşı hileli yollar düşünülüyor. Bu günlerde Meclis’te olan Torba Yasa’ya ormancılık ile ilgili bir madde eklendi. Ormanlarda, milli parklarda ve benzeri yerlerde temeli, bodrum katı ve çatısı hariç, 2 kat yapı yapmaya ve bunları özel kişilere yaptırmaya yetki veriliyor. Bunu yaptıracak olan kurullarda, ormancılıkla ilgili kamu kuruluşları değil; belediyeler ve özel idareler. Burada yapılacak işlerde, orman içinde ve bitişiğinde yaşayan orman köylüsünün, ormancılıkla ilgili işlerde devre dışı bırakıldığı, bunun yerine özelleştirilerek, müteahhitlere, sermaye kesimlerine verilecek işler. Dünyanın en büyük havaalanını yapıyoruz dedikleri yer, orman. Kayıtlarda buralar orman gözükürken, dört tane fidan diktikleri zaman da, ormanı artırdım diyecekler. Böyle bir yanılsamayla, böyle sanal bir ortamla karşı karşıyayız.” değerlendirmesinde bulundu.
Türkiye Milli Kooperatifler Birliği Genel Başkanı Muammer Niksarlı, ülkemizde ve dünyada kooperatiflerin yaşadığı son gelişmeler hakkında bilgi verdi, Niksarlı konuşmasında, “Yeni Kooperatifler Yasası, kooperatifçilik kültürü dikkate alınmadan, şirket kültürü ve gözlüğüyle hazırlandı. Bu durumu çözemiyoruz. Bunun suçu günahı bizim, demek ki biz kendimizi anlatamadık, anlatamıyoruz. Şirket ile kooperatif arasındaki farkı anlatamıyoruz ki, karşımıza böyle bir ucube çıkıyor. Türkiye’nin bir sorunu olarak bunu söylüyorum. Bizim bilgimiz yetersiz mi de durmadan dışarıdan uzman getiriyoruz? Kooperatifler Stratejisini yazacağız, nasıl yazalım? Kooperatifler yasasını yazacağız, nasıl yazalım? Yurtdışından uzman getiriyoruz! 1969 yılından bu yana en sıradan bir insan bile uzmanlaştı bu konuda. Hepimiz uzmanlaştık, iyi kötü dünyayı öğrenmeye başladık. Bu konularda fazla soracağımız bir soru yok. Keşke soracağımız sorulardan bir sonuç çıkarabilseydik. Gezdiklerimizden, gördüklerimizden, çağırdıklarımızdan bir sonuç çıkartabilseydik.” dedi.
Gümrük ve Ticaret Bakanlığı Kooperatifçilik Müdürlüğü, Genel Müdür Yardımcısı Arif Sami Seymenoğlu konuşmasında, Kooperatifçilik Strateji ve Eylem Planı’nı tüm sektörlerden görüş alarak, 7 ana hedef ve 36 eylem belirlediklerini söyledi. “Bu eylemlerin büyük bir bölümünü faaliyete geçirdik. Bu eylemler üzerindeki faaliyetlerimiz devam edecek. Çünkü Kooperatifçilik Strateji ve Eylem Planı 5 yıllık bir süreci kapsamaktadır.” dedi.
Strateji Belgesi’nin neleri öngördüğünün kısa bir değerlendirmesini yapan Seymenoğlu, “Bakanlık olarak kooperatiflerde parçalı bir yapının olduğunu görüyoruz. Yapı kooperatifleri Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın, tarımsal kooperatifler Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’nın, diğer kooperatifler ise Gümrük ve Ticaret Bakanlığı’nın çatısı altında, denetime, kuruluşa ve izlemeye tabiler. Ülkemizde, genel olarak bakıldığında, kooperatiflerin imajı, biraz alt seviyelerde. Öncelikle halletmemiz gereken bu imaj sorunu. En başta kooperatifçilikte görev alan insanların, biz ne kadar ortak hareket etme kültürüne sahibiz. Kooperatifimize ne kadar sahip çıkıyoruz. Genel kurullarda kendi çıkarımız doğrultusunda mı oy kullanıyoruz, yoksa kooperatifçiliğin olmazsa olmazları doğrultusunda mı? Ben birincisinin daha ağırlıklı olduğunu düşünüyorum.” dedi.
Konukların konuşmalarının ardından gündem maddeleri karara bağlanarak, dilek ve temennilerle Genel Kurul sona erdi.