Türkiye Ormancılık Kooperatifleri Merkez Birliğinin 15. Genel Kurulu 27 Temmuz 2012 tarihinde Ankara Swiss Otel’de gerçekleştirildi. Genel Kurula Merkez Birliğine bağlı Bölge Birlikleri ve birim kooperatiflerden delegeler, yönetim kurulu üyeleri ve temsilcileri ile birlikte misafir olarak Dışişleri eski bakanı Murat Karayalçın, CHP Sinop Milletvekili Engin Altay, AKP Karabük Milletvekili Osman Kahveci, MHP Genel Başkan Yardımcısı Hamid Ayanoğlu, DSP Genel Sekreteri Hasan Erçetin, Orman Genel Müdürü Mustafa Kurtulmuşlu, İşletme Pazarlama Daire Başkanı Kenan Akyüz, Tarımsal Kalkınma Vakfı Başkanı Yaşar Dostbil, TOBB Orman Ürünleri Meclis Başkan Vekili Sabri Avcı, Tarım Orman İş Sendikası Genel Başkanı Şükrü Durmuş, Türkiye Milli Kooperatifler Birliği Genel Başkanı Muammer Niksarlı, Genel Müdürü Leyla Özgen, TUSKOOP Genel Başkanı Halis Uysal, SÜR KOOP Genel Başkanı Ramazan Özkaya, TDSYMB Genel Başkanı Cemalettin Özden ve Genel Sekreter Hüseyin Velioğlu ile Orman Bakanlığı eski müsteşar Yardımcısı Cemal Akın ve KÖYKOOP Eski Genel Başkanı Hadi İlbaş 15. Genel Kurula misafir olarak iştirak etmişlerdir.
Genel Kurul Programı kapsamında açılış ve misafirlerin konuşmaları şu şekilde gerçekleşti.Genel Başkan Yardımcısı Sabri Özgün Genel Kurul Programını şu konuşma ile açtı.
“Değerli misafirler, kıymetli delegeler, Türk orman köylüsü ülkemiz ormancılığının en önemli güçlerinden biridir. Dünyada maden işçiliğinden sonraki en zor iş olan orman işçiliğini ülkemizde yapan Türk orman köylüsüdür. Türkiye Ormancılık Kooperatifleri Merkez Birliği OR-KOOP orman köylüsünün ülkemizde tek örgütlü gücüdür. Orman köylümüz yaşadığı zor şartlara rağmen göstermiş olduğu birlik, beraberlik ve kararlılık ile OR-KOOP ve bağlı kooperatifleri ile birlikte her geçen gün gelişerek güçlenmiştir. Türk kooperatifçiliğinin en önemli güçlerinden, örgütlerinden biri haline gelmiştir. Ayrıca dünya kooperatifçilik hareketi içinde de tarım kooperatifleri örgütünün önemli bir üyesi olarak Türk kooperatifçiliğini dünyada temsil etmektedir. Bugün OR-KOOP 15. Olağan Genel Kurulu nu gerçekleştireceğiz bu önemli günde aramızda bulunan misafirlerimiz başta olmak üzere genel kurula iştirak eden bakanlık temsilcilerimize, başkanlarımıza ve delegelerimize hoş geldiniz diyor ve saygılar sunuyorum. “ dedi.
İstiklal Marşı ve saygı duruşundan sonra 15. Genel Kurul Divan Başkanlığı seçimi gerçekleştirildi. Divan Başkanlığına Türkiye Milli Kooperatifler Birliği Muammer Niksarlı seçildi.
Genel Kurulun ilk açış konuşmasını için Genel Başkan Cafer Yüksel yaptı. Konuşmasında şu hususları dile getirdi.
Sayın Divan, saygıdeğer konuklar, değerli kooperatif dostlarım, genel kurulumuz görüldüğü gibi 15. Olağan Genel Kuruldur. Belli sayıların matematiksel olarak anlamı olduğu kadar, kilometre taşı olarak da anlamları olduğunu biliyoruz. 5. Yıl, 10. Yıl, 25.yıl, 50. Yıl. Bizim ki biraz yarım ama bu da 15. Yıl. 15 Yıl evvel yine bir temmuz ayında, 7 ormancılık kooperatifi birliği ile birlikte, Türkiye’ de eşitliği bulunan merkezi örgütlenmeyi, Ankara’ da orman köylüsünün sesini duyuracak bir, yapılanmayı sağlamak üzere imza attık. Usulü dairesine yapılan başvuru ve tescil işlemlerini 1997 yılının temmuz ayında yapmış olduk. Şimdi de temmuzdayız. Aradan 15 yıl geçti. Tabii ki başlangıcında da, geçen bu 15 yıl içerisinde de, doğal olarak zorluklarımız oldu, zorluklarımızı yaşadık. Ama aynı şekilde başarıları da yaşadık. Tabii ki ne başarılarla yetineceğiz, ne de zorluklara pes edeceğiz. Kolay işler de zorlar. Kooperatifçiliğin birim kooperatifler bölge birliğine, merkez birliğine ve milli birliğimize ve oradan dünya kooperatifçiliğine kadar, her aşamasında her kademesinde görev ve sorumluluk almış kooperatifçi dostlarımızı elbetteki zorlukları geçmişte olmuştur, bu gün olmaktadır, gelecekte de olacaktır. OR-KOOP’ umuzun 15. Yaşına girdiği şu yılda sorunlarımız olmakla birlikte, önemli başarılara, somut maddi başarılara imza attığını düşünüyorum. Tabii bunda benim de bir nebze payım varsa, bu da bana mutluluk vermektedir.
Sayın divan, değerli konuklar, sevgili kooperatifçi dostlarım, değerli basın mensupları, dünya kooperatifçiliği diye de söyledim, bu nedenle genel olarak kooperatifçiliğimize, dünya kooperatifçiliği ve ülkemiz kooperatifçiliğine ilişkin kısa bir değerlendirme yapmama izin verin. Dünyada kooperatifçilik 100 yılı aşkın bir süredir, çeşitli merhalelerden, biraz önce de söylediğim gibi başarı süreçlerinden, zorluklardan geçerek bu günlere geldi. Kooperatifçiliğin ülkemizdeki tarihine baktığımızda, dünya kooperatifçiliğinden çok genç bir yaşa sahip olmadığını görmekteyiz. Ama dünyanın gelişmiş ülkelerinde ki durum ile ülkemizdeki durum bizim açımızdan çok fazla sevindirici olmadığını da görmekteyiz. Ama altı çizilmesi gereken bir gerçek var ki, kooperatifçilik dünyada etkin olduğu ülkelerde, etkin olabildiği ülkelerde başarılarını sürdürmüş, tüm dünyanın global veya bölgesel, veya ülkesel krizlerden müzdarip olduğu, etkilendiği dönemlerde kooperatifler, kooperatif yapıları bu kriz ve sıkıntılarda en az zararla çıkabilmeyi başarabilmiştir. Bu nedenledir ki, BM kooperatiflerin bu başarılı durumunu, bu özelliğinin altını çizerek, her konuya veya her sektöre kolay kolay nasip olmayacak koskaca bir yılı, yani 2012 yılını Dünya Kooperatifler Yılı olarak ilan etmiştir ve üye ülkelere özellikle bu yıl içerisinde kooperatifçiliğin geliştirilmesi, kooperatiflerin farkındalığının yaratılması, kooperatifler arasındaki işbirliğinin, uluslararası deneyim aktarımının alış-veriş dahil altyapısının oluşturulması gibi bir çok konuda çalışmalar yapılmasını tavsiye etmiştir.
Bu bağlamda ülkemizde de, Gümrük ve Ticaret Bakanlığı koordinasyonunda, yine kooperatiflerden sorumlu Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, Gıda Tarım ve Hayvancılık bakanlıklarıyla da birlikte Türkiye kooperatifçiliğinin en üst çatı örgütü olan Türkiye Milli Kooperatifler Birliği, bilim kuruluşları ve diğer sivil toplum örgütleri, tabii ki merkez birliklerimiz de bunun içerisinde, birlikte bir ulusal komite kurulmuştur. Bu ulusal komitede gerek şahsen Milli Birlik Genel Başkan Yardımcısı olmam sebebiyle, gerekse OR-KOOP’ un Genel Başkanı olmam sebebiyle, arkadaşlarımızla, yönetimimizle, kadrolarımız ile birlikte her türlü katkıyı vermek üzere görev aldım. Yılın başından itibaren, bu yıl için çok önemli eylem planı ve çalışma programları yapıldı. Ülkemizdeki bu hassasiyetten dolayı, hükümetimize, özellikle bizlerden sorumlu ilgili bakanlıklarımıza ve destek veren tüm kamu kurum ve kuruluşları, sivil toplum örgütlerine, kooperatifçiler adına, dünya kooperatifçileri adına, ülkemiz kooperatifçileri adına en içten şükranlarımı, teşekkürlerimi sunuyorum.
Kooperatifçilikle ilgili bir önemli gelişme de, ülkemiz kooperatifçiliği ile ilgili; Üzerinde 3-4 yıldan beri müştereken çalışmış olduğumuz, yine ilgili bakanlıklarımızla ortak yürüttüğümüz ve büyük oranda üzerinde mutabakat sağladığımız Türkiye Kooperatifçilik Strateji Bölgesi ve Eylem Planının resmileşmesi son aşamaya gelmiş bulunmaktadır. Yüksek Planlama Kurulu tarafından ve tabii ki Sayın Başbakanımız tarafından imzalandığında resmi gazete de yayınlanacak ve Türkiye kooperatifçiliğinin, hepimizin katkısıyla, kamu, biz ve ilgili diğer sivil toplum örgütleri be bilim çevrelerinin katkısıyla Türkiye Kooperatifçiliğini bundan böyle dünya kooperatifçiliği standartlarına ve onun üzerine nasıl çıkartacağımızın sorgulandığı ve planlandığı bu belge kooperatifçilik için bir anayasa niteliği taşımaktadır. Bize verilen bilgilere göre önümüzdeki günlerde bizim için en güzel bir hediye olarak beklediğimiz Türkiye Kooperatif Strateji Belgesi yayınlanacaktır. Bu tabii ki kooperatifçi olarak bizleri çok mutlu etmektedir. Neden? Herkesin farklı anlayışlar ve değerlendirmeleri ile karşı karşıya kalmayacağız. Tırnak içinde söylüyorum, çok özür dileyerek söylüyorum kooperatifçilikten dünya ne anlıyorsa Türkiye’ de bunu anlamalıdır. Elbette birçok özel şartlarımız var, ülkemizin özel şartları var, üstelik Türkiye Kooperatifçiliği genç değil, çok büyük tecrübelere sahip. Ama kamunun bir yerinde kooperatiflere sıcak bakılırken, bir başka yerinde şaşı bakıldığını görmek ve hatta tamamen gözlerin kapatılması doğal olarak bizleri zora sokmakta, kooperatifçiliğin istenilen düzeyde gelişmesini engellemektedir.
Mutabakatlı bir yol haritası bu dağınıklığı ve keşmekeşliği ortadan kaldıracak ve karşılıklı bir işbirliği ile dayanışma içerisinde çalışmanın yolunu açacaktır. Bu nedenle belgeyi ve eylem planını kooperatifçiler olarak çok önemsiyoruz ve özlemle bekliyoruz. Genel olarak kooperatifçiliğimiz ile ilgili çok olumsuz noktalarda olamadığımızı da özet olarak söylemek isterim. ormancılıkla ilgili, orman köylüsünün örgütlenmesi ile ilgili yasal ve fiili durum olarak tek örgüt yapısı olan Türkiye Ormancılık Kooperatifleri Merkez Birliği kısa adı ile OR-KOOP sosyolojik olarak 7,5 milyon orman köylüsünü fiili olarak 300 binin üzerinde orman köylüsü ailesini temsil eder. Önemli sayılan bir sivil toplum örgütüdür. Bunu siz biliyorsunuz ancak bir kez daha altını çizmek adına söylüyorum. Biz bu sayıyı söylerken, biz şöyle büyüğüz, şöyle asarız, böyle keseriz, şöyle uçarız, böyle kaçarız demiyorum. Sadece, eğer toplumun belli kesimlerinin özel olarak, genel olarak halkın bir önemi varsa ki var, önemli ölçüde sahipsiz gibi görünen toplumumuzun en yoksul kesimi olan, Milli gelirden en az payı alan, bu konuda herkesin hem fikir olduğu da bir gerçek orman köylüsünün sesini duyuracak, sorunlarını yetkililere aktaracak, ama sadece sorunları aktarmakla kalmayıp, aynı zamanda sözü ve önerilerinde usulü ile anlatacak, yapacak ciddi bir örgütlenmesi bulunmaktadır. Amacımız kavga etmek değil.
Sorunlarımız var dedim. Sorunlarımız bu günden yarına da çözülemeyebilir. 15 yıl önceki konuşmamı hatırlıyorum, o günlerde aramızda bulunanlarda hatırlayacak. Şimdi saymaya başlasam hemen hemen eskiler yerlerinde duruyor, hiç çözülmeyen yok demiyorum. Ama bazı temel sorunlar. Bunlara üstelik yeni sorunlarımız ilave edildi. Şimdi bu sorunların hepsi akla geldiği gibi Orman Bakanlığımızdan ve Orman Genel Müdürlüğümüzden kaynaklanmıyor, kimileriniz böyle düşünebilir. Bir önceki genel müdürümüz ve şimdiki genel müdürümüzle, ekibi sağ olsun buradalar ve Orman Genel Müdürlüğü ile ve Bakanlık ile bir diyalog problemimiz yok. Ancak yer yer mevzuatın engelleri ile yer yer diğer bakanlıkların veya diğer mevzuatın engelleri ile sıkıntılara girmekteyiz.
Şunu söylemeden geçemem diye düşünüyorum; mayıs ayında yürürlüğe giren, Maliye Bakanlığı Gelir İdaresi Başkanlığınca yayınlanan KDV tevkifatı konulu KDV tebliği bütün sektörü, orman ürünleri sektörünü ki bu sektörün içinde biz de varız, asri unsur olarak ve hatta esas asri unsur olan ormanların ana sahibi ve tek işleticisi olan Orman Genel Müdürlüğümüzü de büyük sıkıntıya sokmuştur. Sektör sıkıntıda, kooperatifler sıkıntıda, piyasa daraldı. Sırf bu tebliğ yüzünden tüccarlar, sanayiciler ihalelere girmez oldu. Kooperatiflerin % 25 tomruklarını almaktan vaz geçtiler. Aynı şekilde dikili ağaç satışlarından da uzak durmaya başladılar ki KDV tevkifat sorunu orada da var. Şimdi bu bir sorun, onu tek başına Orman Genel Müdürlüğü elbette çözemez. Ancak, bu sorunu çözecek olan devlettir, hükümettir. Burada çözüm arayışı konusunda bir niyet gerekmektedir. Bu niyet olmazsa, görünen o ki, geçmiş yıllarda yaşadığımız satılamayan ürünler, alınamayan paralar nedeniyle örgüt istihkakı , kooperatif istihkakı ödenemeyecek ve sıkıntı yaşayacağız. İlave olarak örgüt için bir ek değer olan % 25 tomrukların pazarlanmasındaki güçlükler nedeniyle kooperatiflerimiz bu KDV tevkifatından dolayı pazarlama zorunluluğu içerisinde kat be kat yapmakta, yani 34. Madde de bir hak bir ek gelir unsuru olarak belirtilen husus fiilen işlemez, işleyemez hale gelmiş olmaktadır. Bu büyük bir sorun. Bunu yetkililere ilgili mercilere elbette ki götürdüm, ancak belirli bir süreç alacak. Bu sürecin çabuklaştırılması hızlandırılması genel olarak sektör için, özel sektör için, sanayici için, tüccar için, üretici olan orman köylüsü ve onların kooperatifleri için ve tabii ki ormanların işleticisi, esas sahibi olan Orman Genel Müdürlüğümüz için son derece önemlidir.
Mevzuata ilişkin öneri ve taleplerimiz oluyor. Tabii ki her konu ve talep bizim istediğimiz gibi gerçekleşmek zorunda değil, bunun da bilincindeyiz. Geçen gün Sayın Gümrük ve Ticaret Bakanımızı, Milli Kooperatifler Birliği Genel Başkanımız ile birlikte Genel Kurulumuz sonrasında ziyaret etmiştik. Orada söyledi ve bu nedenle burada kendisini kooperatifçiliğe göstermiş olduğu ilgiden dolayı minnetle anıyorum. Onun sözünü söylemek için bir vesile oldu bu. “Sizi dinleyeceğiz, sizin de önerileriniz olacak, ancak arkadaşlar birin de racon kesmesi lazım.” Yani birinin de son noktayı koyması lazım. İlgilenilecek, tartışılacak, görüşülecek, sözde bir racon kesilecek. Sayın bakanım burada haklı. Çünkü tartışmanın ucu açık olursa sonuna kadar gider ve bir sonuca varılamaz. Mühim olan karşılıklı birbirimizi ön yargısız dinlemektir. Ben bu anlayışın, bu hoşgörünün, bu yaklaşımın gösterileceğine inanıyorum.
Orman köylüsünün sorunları, kooperatiflerimizin sorunları merkez birliğimiz tarafından ve tabii ki bölge birliklerimiz tarafından yakinen izlenmekte, öneriler geliştirilmekte, temaslarımız, görüşmelerimiz sürdürülmektedir. İleriki bir tarihte yapmayı planladığımız yeni hizmet binamızın açılış töreni biraz gecikecek olduğundan şimdi yerleşmiş olduğumuz bina ile ilgili de bir iki cümle söylemek istiyorum: 15 yıl önce temmuz ayında merkez birliğimizi kurmuştuk dedim. Geçen yıl yani 2011 yılında gene burada değerli büyüklerimiz, aralarında temel atma töreninde olanlar vardı, 7 temmuz tarihinde genel kurulumuzu yaptığımız günde temelini atmıştık. Slayt gösterisinde o süreçten bazı enstantaneler görülüyor. Bu gün bir yıl yirmi gün oldu. Binamıza yerleştik ve bu bina Türkiye orman köylüsünün öz malıdır. Hizmet binamızın tüm OR-KOOP camiasına, Türkiye orman köylüsüne, kooperatifçilik hareketine yapacağı katkılar nedeniyle, ormancılığımıza hayırlı ve uğurlu olmasını diliyorum. Bir kez daha bu genel kurulumuzun önümüzdeki zorlukları aşmaya birlik beraberlik ruhunun gelişmesine vesile olmasını, hep beraber el ele verdiğimizde üzülecek hiçbir şey olmadığının da altını çizerek bu dilek ve duygularla binamızın hayırlı olması dileği ile hepinize tekrar en içten saygılarımı ve sevgilerimi sunuyorum ” dedi.
Genel Kurulda yapılan Misafir konuşmalarında KÖY-KOOP Eski Başkanlarından Hadi İlbaş yaptığı konuşmada özetle şu konulara yer verdi.
“KÖY KOOP’un kuruluşundan 46 yıl geçmiş. Demek ki benden sonrada benim yerime geçecek arkadaşlar olsun, Kooperatifçiliği Türkiye’nin gelişmesi anlamına gelen kırsal kesimin gelişmesi anlamına gelen, ormancılığın gelişmesi anlamına gelen kooperatifçiliği götürsünler benim peşimden. Şimdi arkadaşlar daha öncede söyledim, 1963 de İtalyan hükümetinin bursu ile Napoli’ye gittim. Napoli İktisadi Kalkınma Enstitüsü. Burada bölge kalkınması nasıl olur onu öğretiyorlardı. Önce okutuyorlardı sonra alıp götürüyorlardı bizi tarlaya, araziye. Örneğin tarımsal kalkınma, tarımcılık için çiftçilerin yanına götürüyorlardı ne yapıyorlardı onlar. Sonra orman, orman köylüleri ormana zarar vermeden ne yapıyorlardı. Biz insanların işsiz bir yörede, tarımın kalkınmamış olduğu bir yörede şöyle bir fabrika kurduk, şu kadar kişiye iş verdik bu kadar kişiyi kalkındırdık o zaman ben sizi alkışlayayım bankacılık budur diye. Bankacılık şu kadar kar ettik değil. En kötüsü de nedir biliyor musunuz, Türkiye de kooperatifçilik bankasını kuramamış olmamız. O banka kurulmuş olsa idi böyle olmazdı. İnşallah genç arkadaşlarım bizim kooperatifçilik anlayışı olmayan bankalar yerine kooperatifçilik anlayışı olan bankalar kurulur ve sizin elinizden tutar tek temennim budur ” dedi.
Daha sonra söz alan TOBB Orman Ürünleri Meclis Başkan Vekili Sabri Avcı özetle şu hususları dile getirdi.
“Bugün burada ORKOOP bir tarih yazıyor. Orman köylüsünün değil bütün Türkiye nin tüm Türk köylüsünün sahibi savunucusu olan ORKOOP 15. yılında kendisine layık, son derece kullanışlı ve fonksiyonel bir merkez binası yaparak Türk orman köylüsünün neleri başarabileceğini bugün burada bir kez daha gösterdi. Ben bu başarıda imzası olan başından bugüne başında olan başta sayın Cafer Yüksel olmak üzere merkez birliğinin yönetim kurulu üyelerini ve bu projede emeği geçen bütün delegeleri tekrar kutluyor ve teşekkür ediyorum. ORKOOP un en yoğun ilişkisi olduğu ve ayrılmaz bir parçası olan Orman Genel Müdürlüğü ile zaman zaman mevzuattan kaynaklı zaman zaman duygusal ilişkilerle sorunlar yaşanabiliyor. Ama burada orman genel müdürlüğü ile ORKOOP bir bedenin kolları bacakları gibi bir bütünün parçaları gibi birbirinden ayrılmaz olduğunu düşünüyorum.
Bu nedenle OGM ve Orman Bakanlığının orman kooperatiflerini güçlendirmesi desteklemesi ve güçlü orman köylüsü ortaya çıkması durumunda orman köylüsü kendi sorunlarını kendi kendine aşacaktır, sosyal devletin dilencisi olmayacak ve kendi başının çaresine bakacaktır. Yani bu noktada Orman genel müdürlüğü ve ORKOOP menfaat ayrılığı değil menfaat birliği çerçevesinde olaylara yaklaşır, menfaat birliği penceresinden baktıklarında sorunların çok daha kolay aşılacağını ve Türkiye ormancılığında devrim yapılacağını ve Türkiye ormanlarının çok daha iyi bir noktaya taşınacağına eminim. Tabii küçük küçük kooperatifler mevcut. Bu küçük kooperatiflerin ortaya çıkması küçük kooperatiflerin yutulması için yok olması için öyle olması için böyle olması için. Yani sürekli köylerde üç köy bir arada iken ayrı ayrı başkan olmak isteyen insanlar kooperatifleri bölüyor ve sonuçta küçük kooperatifler ile işe yaramayan hiçbir yerde sözü geçmeyen küçük birim kooperatifler oluşuyor. Bu nedenle mutlaka kooperatifçiliği bu yönde desteklemeli, sayıları azaltacak ve güçlerini artıracak teşvikler getirilmelidir diye düşünüyorum.
KDV tevkifatı ile ilgili olarak, bizde orman ürünleri sanayicileri ve ticaret yapan insanlar olarak çok sıkıntıdayız. Bu konuyu çözmek için gerekli girişimlerimiz oldu. Ak Parti milletvekili arkadaşlarımızla beraber maliye bakanlığına gittik görüşmeler yaptık. Orada bir konu var, söyledikleri şu, Türkiye de 9000 küsür orman ürünü işleyen firma var sanayici, imalatçı ve ticaretini yapan. Bu firmaların toplam yıllık vergideki oranı 1000 de üç. Tabii bir tespit yapmışlar sanayicilerin kerestecilerin altında Mercedesler var, çok lüks hayatları var, hem lüks hayat var hem vergi yok. Bu nedenle KDV tevkifatı ile belki sistemin için alır disipline ederiz diyorlar. Bu noktada OR-KOOP genel başkanı Sn. Cafer Yüksel çok ciddi çalışmalar yaptı ben bunu biliyorum hatta bizden daha çok ses getirdi bizim başkanımızda bu konuyla ilgilendi ama şu anda bir çözüm bulamadık ama kısa süre içerisinde bununla ilgili yeni bir düzenleme gelecek bilgisini vermek istiyorum.
Dikili satışlar konusu var. Dikili satışlar konusunda orman genel müdürlüğü her geçen gün dikili satışların oranını artırmak istiyor. Dikili satıştan amaç sanayicinin istediği kalitede standartta hızlı seri ormandan kesip fabrikaya gitmek noktasında ihtiyaçları karşılamak hemde maliyetleri azaltmak noktasında bir gerekçe ile ortaya çıkıyor. Ama bunun sıkıntıları var çok sorunlar var. Anadoludan çok yerden bize bu konuda şikayetler geliyor. Bu dikili satış ile ilgili yönetmeliğin günün ihtiyacına göre yeniden düzenlenmesinde fayda var. Bu duygu ve düşüncelerle hepinizi kucaklıyorum tekrar orman köylülerini kutluyorum gerçekten büyük bir başarı 15. yılında bir başbakanlık gibi merkez bir binaları hizmet binaları var bunu yapmak hiç kolay değil tekrar tebrik ediyorum ve teşekkür ediyorum " dedi.
Tarım Orman İş Sendikası Genel Başkanı Şükrü Durmuş yaptığı konuşmada;
"Bundan 50 yıl önce Türkiye’de orman yangınlarının çıkış adedi ile bugün orman yangınlarının çıkış sayısı arasında çok fazla fark yoktur oysa farklı şeyler var bugün sayın eski genel müdürüm çok iyi ifade eder Türkiye’de şu an orman yangınlarıyla mücadelede dünyadaki en gelişmiş teknoloji kullanılır ama bu gün orman yangınlarının yıkıcı sonuçları 50 yıldan çok daha acıdır. Oysa teknoloji yani helikopterler, uçaklarımız var, modern arazözlerimiz var ama yıkıcı sonuçları da çok daha fazladır. Bunun nedenini sorguladığımızda ne yazık ki o ormanda yıllardır Türkiye’de ormancılığın temelini oluşturan o üretim faaliyetlerini yürüten orman köylüleri ormana küstürülmüştür. Bu göz ardı edilmemelidir. Bugün az öncede sanayici arkadaşımız ifade etti, tabiki sanayicidir bu alana tüccar mantığıyla bakar hatta bir ifadesi açıkça beni de çok incitti ‘’orman köylüsü sosyal devlette dilenci konumundan çıkmalıdır ‘dedi. Peki sosyal devlet ne iş yapar? Sosyal devlet tüccar değildir değerli arkadaşlar sosyal devleti oluşturan o orman köylüsünün alın teridir, bu ülkedeki emekçilerin alın teridir ödediği vergilerdir. Sosyal devlette sosyal ihtiyaçlar devletçe karşılanır eğer bunu insanlar istiyorsa dilenci olmaz düzeltilmesi gerekir öyle değildir bu iş lütfen bu alana karşıt gözüyle bakmıyalım. Bu alan yaşam alanıdır ormanlara tüccar gözüyle bakarsak vay haline bu ülkenin bir şeyler iyi gitmiyor. Evet bir şeyler sorgulanması gerekir. Bu gün üretimin yaklaşık %50’si zannediyorum daha da fazla artırılması öneriliyor sanayiciler tarafından dikiliden satışa yani tüccara ormandan dikiliden pazarlıkla yapılması öneriliyor bu son derece yanlıştır " dedi.
15 Genel Kurul Delegesi Mustafa Akkaya yaptığı konuşmada özetle şu hususları dile getirdi ve görüşlerini açıkladı.
"Benim köyün dört tarafı ormanlarla çevrili olan bir köy Mengen Köprübaşı köyü. Ancak şöyle söyleyeyim, dikili satışlardan bahsediliyor, bakın biz şu teklifleri getiriyoruz. Eğer kendisi kooperatif bu dikili satışları üretebilecek pozisyonda ise dokunmayın onlara, kendileri yapsınlar. Biz kendimiz yapalım. Ama kendi kooperatifinin iş gücü yoksa, böyle bir durumla karşı karşıya ise diğer istasyonlara yaptırılsın. Ancak bizde dayatmalı zihniyet var. Özellikle ben Zonguldak bölgesinde çalışıyorum biz yaptık oldu, biz dedik olacak. Böyle bir şey yok. Benim 130 tane kooperatif üyem var. Bana düşen, sezon boyu 60 – 70 m3 dikili, bundan çıkacağı 30 – 40 metre ağaç. Beni neden müteahhit ile baş başa bırakıyorsunuz. Benim müteahhit ile yarışma gibi bir lüksüm var mı? Bana dikili satış verdiler bu sene. Hadi dediler ki tevkifat. Bir de o çıktı başımıza. Mali müşavir tutacaksın, defter tutturacaksın. Ben kooperatif olarak bunu nasıl yapayım. Hem bizi zorluyor, sıkıştırıyorsun hem de yap diyorsun. Nasıl olacak bu iş? Yani eskiden nasıl yapılırmış. Benim yaşım 53 – 54, en az kırk yıldır ormanda çalışıyorum. Daha önceleri affedersin mandanın yemi, nalı, mıhı; onlar hesap edilirmiş. Fiyat belirlemeleri ona göre yapılırmış. Daha sonra başka bir sistem çıktı. Kriter sistemi denildi. O sistemde vardı Sayın Sabri Başkanım. İşin zorluğuna göre orman gölü, dere, taşlık arazi konumuna göre hepsine puan veriliyordu. Ama şimdi yok böyle bir şey. Üç tane sistem getirmişsiniz kriter sisteminde. Meyil durumu, sürme mesafesi, nedir, atıyorum, ortalama 200 metre, meyil durumu 61, bas bilgisayarın düğmesine hesabı sana veriyor. Bizler böyle bir sistemle karşı karşıyayız. Biz istiyoruz ki bizim hakkımız verilsin. Bende bir alışkanlık vardır; 15 yıllık kooperatif başkanıyım. Her ihalede, ürettiğim malın kaça gittiğini, bütün ihalelere katılırım ben. Bakarım, bana 2 lirayı reva görmeyen müdürlük, şeflik bana 50 liradan depoya indirttiği keresteyi inanın ki 350 – 400 – 500 liraya satıyor. Burada benim vicdanım sızlıyor. Ben sahurda kalkıyorum şu anda. Çocuğum, torunum ve ben ormana gidiyoruz, oruçlu bir vaziyette zahmetini çekiyoruz, bu sıcakta mal üretiyoruz. Ama lütfen karşılığını alalım. Yani orman köylüsü derken ne olur bizim daha insanca yaşamamıza, daha mutlu olmamıza yardımcı olursanız, bizler daha çok seviniriz. Kusura bakmayın benim diyeceklerim bunlardan ibaret. Hepinizi saygıyla selamlıyorum" dedi.
Orman Genel Müdürü Mustafa Kurtulmuşlu yaptığı konuşmada şu hususlara değindi.
"Biz OR-KOOP’ la orman köylüsüyle, Orman Genel Müdürlüğünün karşılıklı birer hasım değil, aynı zeminin değişik pozisyonlarında görev alan kademeler, görevlileriz. Eğer bu gemiyi istenilen hedefe beraber götüremezsek hiç birimiz olmayız. Bugün ki gelişen dünyada yönetim şeklinin ne olduğunu iyi biliyoruz. Artı Orman Genel Müdürlüğünün, orman genel müdürü olarak hatta elimdeki mevzuatla tek başıma yönetmeye aday değilim, böyle bir yönetim şekli de yok. Ormanları yönetmek, ormanları işletmek bütün paydaşlarla birlikte en doğru kararı verip, en güzel sonucu almaktır. Burada ben kooperatif başkanı Bolu temsilcisi arkadaşıma teşekkür ediyorum. Aslında ben de bir orman köylüsü çocuğuyum. Orman köylüsünün nasıl yaşadığını, 42 senedir orman teşkilatının her kademesinde bu köylülerle beraberdim. Efendim soğanı, zeytini, kuru ekmeği beraber yiyerek gelen bir yöneticiyim. Sorunların ne olduğunu, çözümün de ne olması gerektiği konusunda gerçekten bilgi ve ilgi sahibiyim. Ama bütün bunları yaparken Türkiye’nin genel konjektörü biraz önce ifade edildiği gibi mesela, KDV ile ilgili tevkifat konusu bizi de mutsuz etmiştir. Orman Genel Müdürlüğünün satışları ile ilgili şu an ciddi bir sıkıntı içerisindeyiz. Bunun düzelmesi lazım. Tabi bu bir başka bakanlığın, belki yeni bir yasal düzenlemenin, aceleyle çıkartılmış bir yasanın doğurduğu bir sonuç olarak görüyorum. Maliye bakanlığı temsilcileri ile bu konuyu bizde olması gereken doğru çizgiye getirmek istiyoruz. Diğer taraftan sadece orman köylüsünün problemleri Türkiye’ de biraz önce ifade edildi; biz 2100’ ün üzerinde orman köylüsüne ve kooperatiflere iş veriyoruz. Tabi bu kadar çok sayıda kooperatife iş vermek ve bunların arasındaki hakkaniyeti sağlamak bu kadar kooperatif ailesinin geçimini sadece ormanlardan elde etmek çok zor. Orman Genel Müdürlüğünün zaten yıllık satış gelirlerinin tümü 2 milyon lira civarında. Biz de orman köylüsüne bu sene yaklaşık 2 milyon lira kaynak aktaracağız. Biraz önce bir yerde, Bolu’ da bir tomruğun 300 – 400 liraya satılmış olması, o tomruğun maliyetinin düşük olması ile mukayese etmenin çok doğru olmadığını düşünüyorum, çünkü Türkiye’ de ormanların kalitesine göre çok farklı fiyatlar ile tomruk satıyoruz.
Şu anda Orman Genel Müdürlüğü olarak görüşümüz şu: biz çok kar edelim, yani maliyetleri düşürelim ve karı yükseltelim. Ama elde ettiğimiz karı köylü ile, kooperatifler ile bölüşelim. Yani Orman Genel Müdürlüğü elde ettiği karı Orman Genel Müdürlüğünün kendi cebine atması gibi bir yaklaşım içinde değiliz. Bizim amacımız dediğim gibi Türkiye’ de bugün pastayı büyütmek. Orman Genel Müdürlüğü 2000’ li yılların öncesinde yaklaşık 7 milyon metre küp civarında bir endüstriyel üretim yapıyordu. Bizim yaptığımız yeni çalışmalarla 14 milyon metre küpe çıkarttık. Bu gün 14 milyon metre küp endüstriyel odun üretiyoruz, bu da Türkiye’ de endüstrinin %60 civarında olan hammadde ihtiyacını karşılıyor. Türkiye’ nin odun hammaddesine şu anda ürettiğimiz kadar daha ihtiyacı var. Eğer biz bu ülke ormanlarından, ormanların devamlılığını sağlayarak, karşılayamazsak bunlar ithalat yoluyla gelecektir. Ülkemizde hala birçok ürün ithalat yoluyla gelmektedir. Türkiye’ de biz kağıt sanayiine yeterli ucuzlukta hammadde sağlayamadığımız için bugün sadece Çaycuma’ daki bir kağıt fabrikası hariç Türkiye’de kağıt endüstrisi dışarıdan odun hamuru getirerek kağıt üretiyor. Çünkü piyasa ile rekabet edemiyor. Biz dünya ile rekabet etmek durumundayız. Bu gün, biraz önce ihracatçılar birliği başkanım, ithalatçılar birliği başkanımız ifade ettiler. Türkiye’ de odun hammaddesi fiyatını, Rusya’ daki fiyat, Avrupa’ daki fiyat, Asya’ da ki fiyat belirliyor. Biz 2000’ li yılların başından evvel ürettiğimiz 7 milyon metre küpü bile satamıyorduk, depolarda kalıyordu. Çünkü fiyatlar yüksek, hammadde işleyecek tesisler büyük ölçüde atıl vaziyette. Bu birbirine bağlı bir sistem. Yani bu sistemi bir bütün halinde yürütmeliyiz. Eskiden köylümüz hayvanlarla, yer yer elle, çeşitli iptidai metotlarla ormandan sürüterek tomruk çıkartıyordu. Bu gün de çok farklı değil. Belki manda yerine, hayvan yerine şimdi traktör ile çekiyor. Onun da mazotu, onun da yedek parçası maliyetin bir başka unsuru oluyor. Bütün bunlara dikkat ederek, bu iş en doğru nasıl yapılır? Dünyada bu iş nasıl yapılıyor? Bunlara bakmak lazım. Bizim gelişemediğimiz konulardan bir tanesi 50 – 60 sene önceki üretim metotları ile üretim yapmaya devam etmek istiyoruz. Bu metodu değiştirmemiz lazım. Dikili satışı öncelikle kooperatiflere verelim, satışı siz yapın, parayı da siz kazanın. Şu anda yasal bir takım boşluklar var. İnşallah bu köylüler ile, kooperatifler ile, OR-KOOP temsilcileri ile bunun yasal alt yapısını da hazırlayarak, üretimi daha ucuz, daha az maliyetli yapmaya çalışacağız. Çünkü tomruğu kesiyorsunuz, soyuyoruz, sonra rampaya getiriyoruz, depoya götürüyoruz, depoda istif ediyoruz sonra tasnif ediyoruz. Bütün bunlara hiç gerek var mı? Kabuğunu neden soyuyoruz. En zor iş ağacın kabuğunu soymaktır.
Ağaç uzun müddet ormanda böcek yaptığı için kabuğu soyulur. Köküyle, dalıyla, budağıyla o gün alınıp depoya götürülse bu kadar maliyete işçiliğe gerek yok. Burada elde edilen karı elbette ben bölüşmek isterim. Yoksa biz bunu bir yere yıkalım, bir ara istif daha yapalım, tekrar boşaltalım, tekrar yükleyelim, buradan istihdam yaratalım, çok doğru bir fikir değildir. Dikili satışın buradan çıktığını ve bunun da çağdaş bir uygulama olduğunu düşünüyoruz. Ama burada köylümüzün hak kaybetmeden daha çok kazanmasını canı gönülden istiyorum. Bununla ilgili mevzuatı hep beraber gelin uygulayalım. Biz şu anda yaklaşık 350 bin aileye iş veriyoruz. Bunun büyük bir kısmı elbette üretim için. Şu anda ormancılık faaliyetlerinin tamamına yakını Orman Genel Müdürlüğünün uhdesine verilmiştir. Eskiden orman köylülerini kalkındırma müdürlüğü olan Orköy, Orman Genel Müdürlüğünün içinde bir daire başkanlığı olarak icraatını sürdürmektedir. Ama genel müdürlük bir daire başkanlığı seviyesine gelmiştir. Ama köylüye yaptığı hizmeti daha da fazla arttırmıştır. Yani 60 milyon lira kredi sağlarken, biz bunu bu sene inşallah 100 milyon lira yapacağız. Genel müdür olmuşsunuz, adınız çok büyük olmuş, müsteşar olmuşsunuz ama yaptığınız iş nedir, buna bakmak lazım. Ne kadar kaynak aktarıyorsunuz? Bu görevin bağlandığı günden itibaren hiçbir kooperatifin kapısına kilit vurmak gibi bir niyetimiz yok. Borcunu ödemeyenlerin nasıl ödeyebileceği konusunda kooperatif başkanları ile gelip görüşüyoruz. Bundan sonra da varsa gelip görüşmeye devam edeceğiz. Kooperatiflerin alacaklarını, nasıl ödeyebilecekleri konusunda her türlü yaklaşıma hazırız. Çünkü kooperatifler bizim elimiz ayağımız. Onların varlığı, bizim varlığımızın bir parçası. Ormanda iş yapacak nüfus giderek azalıyor, insan bulmakta sıkıntı çekiyoruz. Aslında kooperatiflerin yoğun olduğu yerler de var ancak bir çok yerde kooperatifin çalıştıracak adamı kalmamış. Bu anlamda sıkıntı köylülerin ve hepimizin sıkıntısıdır.
Ben diğer konulara uzun uzun girmek istemiyorum. Burası orman köylülerinin, orman köy kooperatiflerinin sorunlarının tartışıldığı bir yerdir. Orman Genel Müdürlüğünün şu anda yaşadığı bir çok sorun ve problem var. Yerleşmeyle ilgili, istihdamla ilgili pek çok problem var. Ancak bana göre, bunlar orman köylüsünü ne kadar ilgilendirir? Orman Genel Müdürlüğünün çok yakın bir gelecekte çok daha iyi imkanlara kavuşacağına inanıyorum. Bunun için gerekli gayreti ve çalışmayı sürdürüyoruz. Bizim bu ifade de, tekrar ifade etmek istiyorum, biz orman köylüsü ile aynı yolun yolcuları, aynı işi yapan insanlarız. Ülkemiz ormanlarının korunması konusunda işbirliği yapmalıyız. Çünkü ormanları koruyamazsak, varlığını arttıramazsak elde edeceğimiz hiç bir şey olmaz. Ormanların geliştirilmesi konusunda son zamanlarda çok büyük atılımlar yaptık. Bu sene de 500 bin hektar yeni orman kuracağız. Türkiye’ de son 10 – 15 yıl içerisinde 1.6 milyon hektar civarında orman alanı artmıştır. Dünyada orman varlığını arttıran ender ülkelerden birisiyiz. Bu sayededir ki hem varlığı artmıştır hem ormandaki servet artmıştır. Ormanlarımızdaki 900 milyon metre küp civarındaki servet bu gün 1 milyon 500 bin metre küpler civarındadır. Yani % 60 civarında ormanlarımızda servet artımı vardır ki bu sayede pasta büyümüş, daha çok insana iş vermek, daha çok gelir elde etmek imkanı doğmuştur. Bunda emeği geçen herkese teşekkür ediyorum. Burada en büyük pay elbette orman köylülerinindir. Dünya orman köylülerini kalkındırmak ile ilgili bir teşkilat, başka bir yerde var mıdır bilmiyorum. Bu bizim ülkemize has. Bizim ülkemizde bu problem var.
Bu nedenle orman köylüleri için ayrı bir teşkilat Orman Genel Müdürlüğü içerisinde ayrı bir birim olarak görevini sürdürmektedir. Ben burada alınacak kararların, ormancılığımıza, orman köylümüze, ormanların işletilmesine ve gelişmesine, köylümüze sağlayacağı hak ile ilgili olarak en güzel sonuçların alınacağına inanıyorum. Biz paydaşlarımızla beraber, hem orman ürünleri sanayicisiyle, hem köylüsüyle, hem kooperatifleri ile, hem son kullanıcı olan ağaçları kullanan herkese, bir paydaş olarak bakıyoruz. Bu sorunları bir bütün olarak çözmek istiyoruz ve herkesin hakkına razı olabileceği, herkesin istifade edebileceği bir yöntem bulmakta mümkündür. Bunun da yolu pastayı büyütmek ve elde edilen karı ve geliri de hakça bölüşmektir. Bunun yapılacağına inanarak hepinizi saygıyla ve muhabbetle selamlıyorum" dedi.
Demokratik Sol Parti Genel Sekreteri Hasan Erçelebi yaptığı konuşmada özetle şu konuları ele aldı.
"Değerli arkadaşlarım yıllar önce demokratik Sol Parti olarak Köy-kent projelerini ürettik; orman köylüleri içindi. Büyük destekler verildi. Ancak sahip çıkılmadı. Oysa Dünya Bankası kırsal kesim kalkınma programında örnek proje olarak seçmişti. Ama biz Türkiye olarak sahip çıkamadık ve ona sahip çıkan partilere oy vermedik. Değerli arkadaşlarım, dert bir değil, harman harman. Ama dediğim gibi esas sorumlu bozuk düzen ve kötü yönetimdir. Şimdi eğer izin verirseniz, şu ana kadar ulusal ve uluslararası politikadan hiç bahsedilmedi. Ama bildiğiniz gibi ülkemiz bu günlerde tarihi günler yaşıyor. OR-KOOP’ un bu genel kurulu da bu tarihi günler içerisinde yer alıyor. Bu genel kurulun orman köylüsüne hayırlı, uğurlu, yararlı olmasını diliyorum. Yeni hizmet binanızın hepinize sağlık, mutluluk, başarı getirmesini diliyorum ve yeni seçilecek yönetim kuruluna başarılar diliyorum" dedi.
Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkan Yardımcısı Hamit Ayanoğlu yaptığı konuşmada özetle şu değerlendirmelerde bulundu.
"Değerli Hazirun, her ne kadar OR-KOOP orman köylülerinin kooperatifi ise de, esasında olaya bakarken bir bütün olarak değerlendirmek gerektiğini düşünüyorum. Türkiye’ de bir köylü meselesi var. Bunu görmezden gelip, alt birimlere indirgeyecek olursak yanlış yaparız. İçinde bulunduğumuz sorunları da doğru tespit etmek gerekir. Bir güzel söz var; der ki: nerede olduğunuzu bilmiyorsanız, ulaşmak istediğiniz yere hiçbir zaman varamazsınız. Yani buradan gelecek olur isek; bizim sıkıntılarımız, sorunlarımız doğru tespit edilmez ise, çözümleri de doğru yapamayız. Bu açıdan baktığımızda, Türkiye’ de genel anlamda kooperatifçiliğin mevzuat sıkıntıları var. Hala yapı kooperatifleri anlayışları ile çıkartılmış bir mevzuatla, tarımsal kalkınma kooperatiflerini, su ürünleri kooperatiflerini, ormancılık kooperatiflerini yönetmeye çalışıyoruz. Giderek yerleşen bir tüccar zihniyetiyle de her bir kooperatifi bir şirket gibi algılıyoruz. Öyle olunca da içinden çıkılmaz bir takım sorunlar ortaya çıkıyor. Önce bu tespiti yapmak istiyorum. Dolayısıyla kooperatifçilik mevzuatında, üretici kooperatifleriyle, yapı kooperatiflerini, turizm kooperatiflerini ayrı şekilde değerlendirecek bir mevzuatı geliştiremezseniz, bu sıkıntıları yaşamaya devam ederiz. Bir diğer nokta, olayın sadece ormancılık kooperatifleri açısından, Orman Genel Müdürlüğü ile ilişkilendirilmesi ve sadece orman emvalinin satışı ve değerlendirilmesi olarak görülmesi de bir başka yanlıştır. Türkiye bir zihniyet değiştirmelidir. Ormanlar bizim milli varlığımız, benim de malım kardeşim. Ama bir şeyi net bir şekilde kendimize ifade etmemiz gerekiyor, ormanlar köylünün malıdır. Orman emvali ve tali ürünlerinden köylülerimizi yararlandıracak bir sistemi, bir yöneticilik anlayışını geliştirmediğimiz sürece oradaki insanlarımız şehirlere göçmeye devam edecek. Kim nasıl izah ederse etsin varoşlarda, yeşil karta ve devlet tarafından temin edilecek sosyal yardımlara mahkum hale gelecektir. Üretimden uzaklaştırılan her bireyin mutsuz olacağını, bu mutsuzluğun zaman içerisinde huzur bozacağını ve sosyal patlamalara sebep olabileceğini herkesin mutlaka ve mutlaka düşünmesi ve görmesi gerekiyor.
Diyoruz ki orman varlığımızın, orman emvali ve tali ürünleri ile ilgili gelirlerin mutlaka ve mutlaka köy tüzel kişiliklerine bırakılması ve zaman içerisinde devlet olarak bizler, özellikle de bu ürünlerin işlenmesi ve katma değerlerinin arttırılması konusunda yapılacak yardımları, yatırımları arttırarak bizim insanımızın kendi rızkını temin noktasında mutlaka ve mutlaka devletin o müşfik elini uzatmasını sağlaması gerektiğini ve bunu iktidarımızla yapacağımızı vaad ediyoruz.
Ben genel kurulumuzun öncelikle OR-KOOP’ umuza, daha sonra da orman köylülerimize ve bütün milletimize hayırlı olması dileklerimle ve yeni seçilecek arkadaşlara başarı dileklerimle sözlerimi noktalıyorum. Hepinize saygılar sunuyorum. Cümleniz Allah’ a emanet olunuz efendim" diye konuşmasını bitirdi.
Dışişleri eski bakanı ve bir kooperatifçi olan Murat Karayalçın yaptığı konuşmada genel kurula özetle şu mesajları iletti.
"Son yıllarda dünya ekonomilerinde, dünyanın hemen her yerinde eski dönemlerden farklı olarak üretimden para kazanmak yerine, üreterek para kazanmak yerine paradan para kazanmak diye adlandırabileceğimiz bir gelişme ortaya çıkmıştır. Dünyada uygulanacak artık çok fazla proje olmadığı ileri sürülüyor. Şu projeler var dediğinizde de, o projelerin vermiş olduğunuz örneklerin çok fazla önemli olmadığı yanıtı veriliyor. Çok fazla proje olmayınca, biriken sermayenin, çoğalan paranın üretimden para kazanamayacak bir noktaya geldiği, bu nedenle paranın kendisinden para kazanacak yeni süreçleri başlattığı, devreye soktuğu dile getiriliyor. Asıl tüm bunları iddia eden ama finans kapital diye adlandırılan bir kesim, 2008 krizi ile birlikte bu iddiaların doğruluğunu ABD’ den başlayarak ortaya koydu. Şimdi bu iddiaların Avrupa’ da yaşandığına tanık oluyoruz. Paradan para kazananlar dünyayı maddileşme finansallaşma sürecine sokanlar bunun için ürünlerde göz koydukları, belirledikleri ürünlerde fiyat balonları yaratıyorlar. Fiyat balonları yaratarak para kazanıyorlar. Değerli kooperatifçi arkadaşlarım, fiyat balonlarının yaratıldığı sektörler, fiyat balonlarının yaratıldığı alanalar, para sahibi olanların para kazandıkları yerler çok ilginç. Dünyada kooperatifçilik hareketinin başarılı sonuçlar elde ettiği yerler, alanlardır. Finans kapital, konut sektörüne girdi. Konut sektörü dünya kooperatifçilik hareketinin başarılı sonuçlar elde ettiği bir sektördür. Finans kapital tarım ürünlerine girdi. Tarım ürünlerinin üretimi kooperatifçilik hareketinin başarı sağladığı bir alan. Bu nedenle kooperatifçiler bugüne kadar on yıllardan bu yana başarı sağladıkları alanlarda şimdi finans kapital diye adlandırılan bir güçle yarışmak, onlarla mücadele etmek, sonuç elde etmek durumunda.
Eğer kooperatifçilik hareketinin iddiası olacak ise, eğer kooperatifçilik hareketi bir tür esnaf olma sınırlarını aşma kararlılığındaysa, dünya kooperatifçilik hareketi, Türkiye kooperatifçilik hareketi bu güçle, mücadele edecektir. Biz kooperatifçilerin elinde ise toplumsal sermaye var. Tek gücümüz bu toplumsal sermayenin niteliğidir. Toplumsal sermaye, mal ve hizmetlerin üretim sürecinde, dağıtım sürecinde, pazarlama sürecinde kooperatifçilerin dayanışma yoluyla elde ettikleri birikimin adıdır. Finansal sermayeyi paylaştıkça, finansal sermaye küçülür. Ama toplumsal sermaye paylaşıldıkça büyür. Daha iyi üretim yapılır. Daha güçlü bir birikim elde edilir. Kooperatifçiler, finansal sermaye karşısında, toplumsal sermayeyi öne çıkarmalıdırlar. Kooperatiflerimizi iyi yöneteceğiz, kooperatiflerimize iyi bilançolar hazırlayacağız. Demokratik yönetim, güçlü bilançolar bizim kooperatif sektörü olarak ayakta kalmamızı, giderek güçlenmemizi sağlayacaktır. 15. Genel kurulunuzda elde etmiş olduğunuz sonuçlar nedeniyle sizleri yürekten kutluyorum". dedi.
AKP Karabük Milletvekili ve OGM eski Genel Müdürü Osman Kahveci konuşmasında şu konulara değindi.
"Ülkemizde her alanda olduğu gibi ormancılık alanında da büyük bir değişim ve gelişim yaşanıyor. Özellikle dünyamızı tehdit eden çevresel tehditlere ki, küresel ısınma ve iklim değişikliğine karşı alınması gereken en önemli tedbirlerin başında dünyada orman varlığının korunması gelmektedir. Buna baktığımızda dünyada orman nasıl bir süreç takip ediyor. En son FAA kayıtlarında. 2010 yılı kayıtlarında, dünyada orman varlığı yılda 5 milyon hektar azalıyor. Bu rakam geçmiş 10 yılda 10 milyon hektarlar civarındaydı. Buna rağmen buna rağmen böylesi ormanların önemi artmış olmasına, başta RİO olmak üzere dünyada birçok süreçler başlatılmış olmasına rağmen maalesef ormansızlaşma durdurulamamaktadır. Ülkemizde de son çeyrek yüzyıla kadar ormanların aleyhine bir gelişme varken bu gün artık Türkiye dünyanın kabul ettiği bir gerçekle karşı karşıya. Dünyada orman varlığı azalırken, Türkiye orman varlığını arttıran nadir ülkelerden birisi konumuna gelmiştir. Yılda 30 ile 40 bin civarında orman suçu işlenirken, ülkemizde bu rakam 10 binlere düşmüştür. Demek ki orman köylümüzle devlet orman teşkilatı çok sıkı bir işbirliği içerisinde ki Türkiye böylesi bir konumda orman varlığını arttırıyor. Onun için teşekkürler Türkiye derken, teşekkürler orman köylüsü teşekkürler orman teşkilatı demek istiyorum. Onları alkışlıyorum. Orman köylülerimizin elbette ki ormanlardan beklentileri var. Türkiye’deki anayasa, orman mevzuatı, orman kanunu gibi dünyanın hiçbir ülkesinde anayasasında ve kanununda orman köylüsü diye bir tanım yoktur.
Türkiye’de ormanların tamamının devlete ait olmasına rağmen gerek anayasada, gerekse orman kanununda orman köylüsüne öncelik verilmek suretiyle, Türkiye orman kaynaklarını millet ile paylaşan ve buna anayasası ile kanunlarında yer veren önemli ülkelerden bir tanesidir. Kanun der ki; “orman köylüsünün ihtiyacı karşılanmadan hiçbir orman ürünü piyasaya verilemez” bu devletin orman köylüsüne verdiği önemin en bariz bir örneğidir. Ormancılığımızın geliştiğinden bahsettik. Şunu altını çizerek söylüyorum. Dünyada hiçbir ülkede ormancılık ülkenin gelişmişliğinin önünde gitmemiştir. Hiçbir ülke söyleyemezsiniz ki ormancılığı gelişmiş, ülkesi geri kalmış. Böyle bir ülke yok. Demek ki bu gün ormancılıkta önemli mesafeler alınmışsa burada ülkemizin gelişmişliğinin önemli bir payı vardır. Az önce burada Or-Koop’un yeni hizmet binasının bir yıl içerisinde bitirildiğini gördük. Soralım Or-Koop’a nereden buldunuz parayı. İşte paranın sahibi orman köylüleri. Onların ayak sesleri Ankara’da. Bundan daha güzel ne olabilir. Peki orman köylüsü bu parayı nereden buldu. Orman köylülerinin istihkaklarından kesilen parayla burası yapılabildi. Niçin 10 yıl önce yapılamadı. Para yoktu, imkan yoktu. Peki şimdi ne oldu? Bakın ben size söyleyeyim. Orman köylüsüne aktardığımız kaynak 2002 ile 2011 yılı arasında 4 kat artmış. 2002’de orman köylüsüne 260 milyon lira ödenirken, sanıyorum 2012’de bu rakam 1 buçuk milyar lirayı aşacak. Demek ki devlet kaynaklarını iyi yönetir ise, devlet de kazanır, millet de kazanır.
Onun için bir keser gibi hep devlete yontulsun istemiyoruz. AKP politikası da keser gibi devlete değil, önce milleti yaşat zaten devlet otomatik olarak kalkınır. Onun için orman köylülerimizin gelir seviyelerinde önemli artış olmuştur. Bunun temel nedeni de kaynakları verimli kullanabilmektir. Bakın az önce genel müdürümüz söyledi. 7 milyon metreküpten 14 milyon metreküpe. Az önce bir köylü arkadaşımız dedi ki “ bana 50 metreküp ağaç düşüyor”. 7 milyon metreküp üretim yaparsanız sana 50 metreküp düşer. 15 milyon yaparsanız sana 100 metreküp düşer, 20 milyon yaparsanız sana 200 metreküp düşer. Peki bunlar ormanların tahribatını doğurur mu? Hayır. Türkiye ormanlarında yılda 40 milyon metreküp üretim var, artım var. Sadece biz onun yarısını alsak 20 milyon demek. Bu şu demektir. Orman köylüsüne önümüzdeki süreçte aktaracağımız kaynaklar 3-4 milyar lirayı bulacaktır. Az önce arkadaşımız orman köylülerinin sayısından bahsetti. Bizim 7 milyon orman köylümüz var. Bunun yaklaşık 2 milyonu geçimini direk ormancılıktan sağlıyor. Sadece orman köylerimizin nüfusunda mı bir azalma var? Dünyanın hangi ülkesinde kırsal alanlardan, şehirlere göç süreci yaşanmadı. Tabi ki bu göç süreci yaşanacaktı. Ama belki Türkiye’de bu süreç hızlı yaşandı ve sağlıklı olmadı. Kırsal alanlardan şehirlere göç geldi ama maalesef onlarda şehirlerde bir başka sosyal probleme neden oldular. Bu gün 2B ile karşımıza çıkan orman alanlarındaki tecavüzler sadece orman köylülerinden mi kaynaklanıyor? Çeşitli kentlerin kenarlarındaki varoşlarda oturan kişilerimiz de bitişiğindeki orman alanlarında açma ve yerleşme yapmadılar mı? Ormancılık anlamında da bunlar sosyal problemler getirdi.
Orman kooperatiflerimiz gerçekten her geçen gün güçleniyor. Artık OR-KOOP uluslararası piyasada söz sahibi. Bu takdir edilecek bir gelişme değil mi? Türkiye’de eğer kooperatifçilik böyle gelişmiş ise ve OR-KOOP uluslararası kooperatifler birliğinde yönetimdeyse demek ki Türkiye’de kooperatifçilik gelişiyor demektir. Sayın başkan da buna benzer teyitlerde bulunuyor. Biz kooperatiflerimizin gelişmesini, bu gelişim sürecinde ayrı tutulmasını istiyoruz. Gelelim orman kooperatiflerine. Buna bakış açımız ne? Biz orman köylülerimiz sadece orman örgütlerine iş yapsın istemiyoruz. Orman köylü kooperatiflerimiz artık orman ürünleri işleyen, pazarlayan, daha fazla katma değerler katan olmalı. Bunun örnekleri de var. Benim kendi ilimde iki kooperatif bir araya geldi. 2002-2003 de ben göreve geldiğimde bu kooperatifler borç batağındaydı. Ben OR-KOOP’un genel başkanına soruyorum; “borç batağında olan kooperatifiniz var mı?”. O kooperatifler yavaş yavaş canlandılar. Şu anda benim ilimde iki tane kooperatif hiçbir yerden kredi almadan fabrika kurdular. Odun kömürü ve şömine odunu fabrikası kurdular. Odun dışı ürünlerde 2002 yılında ihracat 20 milyon dolarken, geçen yıl ihracat 120 milyon dolar olmuştur. Bir çok odun dışı üründe Türkiye tekel olmuştur.
Kooperatifimizin kongresinin hayırlı olmasını diliyorum. Ben teşkilattan gelmiş birisi olarak ve de iktidar partisinin milletvekili olarak kooperatifimizin burada dile getirilen bazı taleplerini dinledim. Bunların bazıları mevzuat yönünden düzenlemeler, bazıları da hukuksal yönden düzenlemeleri gerektiren tedbirler ve talepler. İnşallah parlamentoda bizler her zaman sizlerin yanında ve bu dileklerin, temennilerin takipçisi olacağımızı bir kere daha ifade ediyor, OR-KOOP’ un kongresinin ülkemize, ülkemiz ormancılığına, orman köylülerimize hayırlı olmasını diliyorum. Siz değerli misafirlerimizi de saygıyla, sevgiyle, hürmetle selamlıyorum" dedi.
Genel Kurul Misafir konuşmaları kapsamında son sözü alan CHP Sinop milletvekili ve parti Meclis üyesi sayın Engin Altay özetle şu konuları dile getirdi.
"Değerli arkadaşlar, 2012 Dünya Kooperatifçilik Yılı, çok güzel ve biz bu kooperatifçilik yılında kongremizi yapıyoruz. Ve Dünya Kooperatifçilik Örgütü ve Uluslararası Tarım Kooperatifleri Birliğinin genel başkan yardımcısı sizin de başkanınız. Benim de hemen hemen 30 yıllık ağabeyim, arkadaşım sayın Cafer Yüksel. Kendisine bizlere sizlere böylesine güzel bir gurur yaşattığı için hakikaten teşekkür ediyorum. Sayın Kahveci OR-KOOP’ un bugün geldiği noktada orman teşkilatının da büyük payı olduğunu söyledi. Şüphesiz doğrudur. Yani OR-KOOP buralara Cafer Yüksel’ in çalışkanlığı ile, mahareti ile, becerikliliği ile, bana göre üstün performansıyla, hukuk birikimi ile, parlamento ilişkileri ile, mücadeleciliği ile gelmedi sadece. Şüphesiz arkasında siz orman köylüleri ve onların birlik temsilcileri olduğunuz için geldi. Ve tabii ki şüphesiz, orman teşkilatının yani, ilçe orman bölge şeflikleri de Orman İşletme Müdürlükleri de, Orman Bölge Müdürlükleri de, ve tabi ki Orman Genel Müdürlüğünden ve ilgili bakanla olan medeni ilişkilerden bugün OR-KOOP bir yere geldi. Ama bana göre keşke bu gün bu resmi izlerken öyle dedim, keşke OR-KOOP’un daha doğrusu orman köylüsünün geldiği yeri Gazi Mustafa Kemal Atatürk görseydi. Şunun için görseydi; her lider toplumun bir kesimine yönelik olarak özel bir ilgi duyar. Kimi liderlerde tüccara yönelik bir ilgi olur, kimilerinde kasaba eşrafına yönelik, bu böyledir arkadaşlar. Gazi Mustafa Kemal’in özel ilgi alanına giren toplum kesimi köylülerdi. Türk köylüsüydü. Ve bunun içindir ki milletin efendisi diye sıfatlandırdığı köylümüzün, orman köylümüzün bir de köylünün içindeki en fakir en dar gelirli kesimin bugün merkez birliği kongresini Ulus Endüstri Meslek binasının küçük spor salonunda değil de, Ankara’nın en güzide semtlerinde, en birinci sınıf bir otelin böyle serin, dışardaki 45 derece sıcaklıkta, böyle bir mekanda yapıyor olabilmesi orman köylüsünün örgütlü gücünün, onun biricik örgütünün nereye geldiğinin açık bir işaretidir. Bunun üzerine başka bir emare, işaret başarı için bir endeks aramaya gerek yoktur. Ben şahsen bir orman köylüsü olarak OR-KOOP’un 1997’den bu yana aldığı yolu çok iyi bilen biri olarak buraya getiren sayın genel başkana elinden tomruk yarası olan bir kardeşiniz olarak Türk milleti adına şükranlarımı sunuyorum, Allah razı olsun diyorum kendisinden.
Çok önemli bir işlevi, çok tarihi bir misyonu götürmüştür, bunun bilinmesini isterim. sayın Genel Başkan 15 yaş dedi. Bazı yıl dönümler, önemlidir 5.yıl, 10.yıl, 20.yıl ama 15’de çok önemli dedi. Çok doğru. 15 ergenlik yaşıdır. Or-Koop 1997’de doğmuş ve bugün ergenliğe ulaşmıştır. Bu hepimiz için mutluluk verici bir olaydır. Ve insan ergenlik dönemiyle birlikte yeniden atağa geçer. Artık belirli hedeflerle gelinmiş, belli bir güç ikmal edilmiş, toparlanılmış ve yeni ufuklara yelken açma zamanı gelmiştir. Şimdi OR-KOOP’u yeni binasıyla, yeni yapısıyla ulaştığı bu güçle birlikte yeni bir vizyonla, yeni ufuklara yelken açacak bir azim ve kararlılıkta görüyorum. Bugün arabanın bagajından rezidansa sizleri taşıyan genel başkanı bu vesileyle hakikaten bir kez daha kutlamak istiyorum. Bugün Türkiye’de OR-KOOP’un 15. yılının sonunda kurumsal kimliği bana göre oluşmuş ve oturmuştur. Artık tankla, topla devletin ceberrut anlayışıyla, art niyetiyle her ne olursa olsun yıkılmayacak, yıkılamayacak bir kurumsal kimliğe OR-KOOP sahip olmuştur. OR-KOOP’u Türkiye Cumhuriyeti Hükümetinin istifade etmesi ve değerlendirmesi gereken bir birikim diye düşünüyorum. Az zamanda çok ve büyük işler başardınız, şimdi sıra refah payının daha tabana yayılabilmesinde. Bu noktada biraz önce söylediğim gibi, parlamentoda her ne kadar bir Sinop milletvekili olsam da orman köylüsünün temsilciliğini, OR-KOOP’ un çıkar ve menfaatlerini korumaya parlamenter yaşamım devam ettiği müddetçe devam edeceğimi tekrar teyit ediyorum. Sayın Genel Başkanı ve ekibini OR-KOOP’ u taşıdığı bu günlerden dolayı kutluyor, tüm orman köylüsü ve Türk milleti adına kendisine tekrar teşekkür ediyorum" diye konşmasını bitirdi.
Konukların konuşmasından sonra genel kurul gündemi görülşülmeye devam edildi. Gündemdeki maddeler tek tek ele alındı.Yapılan secimler sonucunda; Cafer YUKSEL, Sabri ÖZGÜN, İdris ŞENEL, Erol AKAR, Hasan YAŞAR, Hamdi KAPLAN, Ahmet ÇETİNER, Abdullah AYDIN ve Hikmet YILMAZ yeni yönetim kurulu üyeliklerine, Nurittin DİNGAZ, Fikri ÇAMOĞLU ve OGM Genel Müdür Yardımcısı İbrafim ÇİFTÇİ yeni denetleme kurulu üyeliklerine seçildiler.
Divan Başkanın secim sonuçarını açıklamasından sonra teşekkür konuşması için söz alan Cafer YÜKSEL “Sayın Başkan, Değerli arkadaşlar; kooperatifler bütün dünyada ve ülkemizde demokrasinin en güzel yaşandığı yerlerdir. Burada da bu güzel seçim yaşandı. Arkadaşlarımın gözlerinden gördüğüm kadarıyla, herkes sonuca razı. Şöyle denilebilir; “sen seçimi kazandığın için konuşmak kolay.” Seçimi kazanmak veya kaybetmek, bunlar önemli değil.Her zaman söylediğimiz gibi; “eğer en ücra köydeki birim kooperatiften genel merkezimize, milli birliğe kadar bütün kademelerde sorumluluk duyan arkadaşlarımız ve hatta birim kooperatif ortaklarımız; kooperatiflerine, kooperatiflerin birliklerine, merkez birliğe, milli birliğe sahip çıkmazlarsa, ülkemizde hiçbir kooperatifin başarısı mümkün değildir.” Seçim ile ilgili olarak oy veren arkadaşlara, oy vermeyen arkadaşlara ve seçilen arkadaşlara teşekkür ediyorum.
Ben yürekten bir şey söylemek istiyorum. Yasal olarak bir yönetim ve denetim kurulumuz var ancak, yasal yönetimimizin dışında başta tüm birim başkanlarımız ve birlik yöneticilerimizi geniş bir yönetim kurulu olarak sayıyorum. Onları yönetimin içinde, dışında diye düşünemeyiz. Çünkü biliyorum ki, alınan kararları sahiplenmeme durumunda o samimiyetin, o bağın olmama durumunda alınan kararların uygulanabilirliği olmaz ve bu gemi yürümez. Bu nedenle 27 birlik başkanımızın 27si de kendisini yönetim kurulunda sayabilir, saymalıdır. Aksi takdirde başarıyı yakalayamayız. Tekrar tüm arkadaşlarım adına, böyle güzel ve demokratik yarışa sebep olanlar da dahil, oy veren veya oy vermeyen diye ayırmaksızın herkese teşekkür ediyorum. Bundan sonraki çalışmalarımızı el birliği ve güç birliği içerisinde başarıyla yürüteceğim inancındayım. Hepinize iyi akşamlar diliyorum. Teşekkür ediyorum” dedi.
Genel kuruldan sonra aksam delegeler, tarım orman ve kooperatiflerle ilgili kurum kuruluş ve Bakanlık temsilcilerini katılımıyla iftar yemeği düzenlendi.